Küre-muhafazakar otoriter yeni dönemde Türkiye, eski ve yeni toplumsal hareketlerin birbirleriyle karşılaştıkları, farklılaştıkları, çatıştıkları, karşılıklı başarı ve zaaflarının görüldüğü, dünya ölçüsünde belli derslerin çıkarılabileceği bir “laboratuar” gibi. 28 Mayıs 2013’te Taksim Gezi Parkı’nda başlayan ve bir anda bütün Türkiye sathına yayılan toplumsal direniş 1 Haziran’da saldırıların püskürtülmesi sonrasında “Taksim Komünü” ile sonuçlandı. Bu makalede Gezi direnişiyle gerçeklik kazanan Taksim Komünü küresel egemenlik ilişkilerine karşıt yeni bir eylemlilik durumu olarak ele alınmaktadır.
In the new globe-conservative authoritarian period, Turkey has been like a “laboratory” where the old and new social movements meet and differentiate, conflict together, where mutual successes and weaknesses are seen and where certain lessons can be taken across the globe. The social resistance which started on 28th May 2013 and spread all around Turkey in an instant resulted with “the Taksim Commune” after the attack was repelled. In this article, the Taksim Commune is discussed as a new condition of movement against the globel sovereignty relations.