Türkiye’de son dönemde güncel siyasal tartışmaların da etkisiyle Cumhuriyet dönemine - özellikle de Tek Parti dönemine- yönelik ilgi artmıştır. 1950’lerden itibaren Osmanlı tarihine yoğunlaşan ilgi, 1990’lardan itibaren daha yakın tarihe yönelmiş, Tek Parti döneminde yoğunlaşmıştır. Ancak bu ilgi son dönemlerin siyasal ve toplumsal eğilimlerine uygun bir ilgidir. Yakın tarihin siyasal ve toplumsal olaylarına ilgi dünyada egemen hale gelen siyasal eğilimlere ve Batı’daki gelişmelere son derece duyarlı olan Türk siyasetinin aldığı eğilime göre biçimlenmektedir. Buna göre bazı siyasal ve toplumsal olay ve olgular öne çıkartılırken bazıları tartışma dışı bırakılmaktadır. Ayrıca sürdürülen tartışmalarda, tartışma konusu yapılan siyasal ve toplumsal olayları belirleyen koşullar üzerinde yeterince durulmamaktadır. Tarih ve toplum olaylarının uluslararası bağlantısı ise hemen hemen hiç kurulmamaktadır. Sanki bütün toplumsal olaylar Türkiye’nin iç dinamiklerinin etkisiyle ortaya çıkmış gibi ele alınmaktadır. Küreselleşme ile dünyanın uzak bir köşesinde ortaya çıkan herhangi bir siyasal ve toplumsal olayın ve gelişmenin anında tüm dünya toplumlarında etkisinin ortaya çıktığını/çıkacağını düşünen aydınların, yaşanmış tarihi bir olayı değerlendirirken bütün sorumluluğu iç dinamiklere yüklemeleri anlaşılması zor bir durumdur. Bazı düşünce çevreleri günlük siyasal çekişmeye bağlı olarak, yakın tarihte gerçekleşen bazı siyasal ve toplumsal olayları yargılarken bazı olayları da savundukları düşünceye tarihsel meşruiyet sağlama adına öne çıkarmaktadırlar. Bu çevreler kendi düşüncelerinin olduğu kadar, masaya yatırdıkları düşünsel eğilimlerin de belli tarihsel ve sosyolojik koşulların ürünü olduğu gerçeğini göz ardı etmektedirler. Varlığını sürdürmekte olan belli düşünce akımlarını, Tek Parti dönemi anlayışının/ideolojisinin uzantısı olmakla, modası geçmiş olmakla suçlarken, kendi varlıklarının da Cumhuriyet’in iç ve dış koşullarının etkisiyle oluşmuş olduğunu unutmaktadırlar.
The interest towards the republican era –especially towards the single-party period- has risen due to the recent daily political disputes. The interest, which centered on the ottoman history in the 1950s, gravitated towards the late history starting in the 1990s. And it specifically focused on the single-party administration. But this interest is suitable in regard to the political and social tendencies recently. The interest towards the political and social events of the recent history takes shape according to the Turkish policy which is profoundly sensitive about the political tendencies which dominates the world and about the developments in the West. Consequently, some political and social events are brought to the fore and others are off the table. And in the discussions, the conditions which determine the discussion about the political and social events in question are not accentuated sufficiently. The international relationship between the historical and social events is scarcely correlated. All the social events are approached as if they were the result of the internal dynamic of Turkey. It is really difficult to understand why the highbrows, who think that any political and social event occurring in a faraway place around the world will immediately have its effect on all the world’s societies due to globalization, put all the responsibility on the internal dynamics while they evaluate a true to life historical event. Some think tanks, depending upon Daily political debate, judge some of the political and social events in the late history, whereas they put forward some of the events in order to legitimate the ideas they advocate historically. These people ignore the fact that the intellectual tendencies that they discuss in detail are also the result of some certain historical and sociological conditions just like their own thoughts. While they blame some of the movement of thought of being the continuation of the single-party period and out of date, they forget that their own existence is the result of the internal and external conditions of the republic.