Bu makalede, son yıllarda dünyada görülen muhalif toplumsal hareketler Gezi direnişi çerçevesinde kıyaslamalı olarak ele alınmakta ve yakın bir gelecekte toplumsal hareketlerin yeni bir devrimci dalga doğurma potansiyeli üzerinde öngörülerde bulunulmaktadır. Batı dünyasında son dönemde görülen muhalif toplumsal hareketlerin ilk göze çarpan özelliklerden biri, kendiliğindenci karakteri, kısa süreli parlayıp sönmesi ve yeni bir yaşam tarzına veya kalıcı mevzi kazanımlara, iktidar yapılarına yol açmamasıdır. Anarşizan bir nitelik gösteren bu hareketlerde devrimci potansiyelin, kolektif bilincin ve bütüncül dayanışma ruhunun açığa çıkmasını önleyen bir başka unsur ise aşırı parçacıl karakteridir. Toplumsal muhalefetin vizyonu tikel ve yerel talepler içine hapsolmuştur ve enerjisi de bu taleplerle sınırlanmaktadır. “Minör siyaset” kavramıyla anlaşılabilecek bu yeni toplumsal hareketler, bütün meta anlatıların, merkezi düşünce sistemlerinin, büyük stratejilerin, iktidar merkezli düşünme biçimlerinin reddini hedefler ve eylemlilik tarzı daha çok doğrudan demokratiktir. Bu hareketler hiyerarşik, simetrik, programatik, örgütçü (partili-sendikalı) ve disipliner yapılar oluşturmazlar, Gezi direnişiyle ortaya çıkan hareketin dayanışmacı ahlakının ve kolektif eyleminin bilinçli bir idrake, teorik bir akla ve siyasi önderliğe dönüşmesi kısa vadede pek mümkün gözükmese de, dünya çapında doğabilecek yeni devrimci dalganın biçimlenmesi açısından önemli bir siyasi tecrübe oluşturacağı açıktır.
In this article, the opposing social movements which have been seen in the world in recent years are discussed comparatively in the context of Gezi resistance and predictions are made on the potential of the social movements creating a new revolutionary wave in the near future. The first remarkable characteristics of the opposing social movements that have been seen in the Western world in the last years is its spontaneous character, its short-term flashing and not leading to a new life style and permanent position acquisitions, power structures. In these movements which show an anarchistic character another element that prevents the emergence of the revolutionary potential, collective consciousness and the integrative solidarity spirit is its extreme segmental/partitive character. The vision of the social opposition is restricted with the particular and local demands and its energy is limited with these demands. The new social movements which can be understood as the concept “minor politics”, aims the rejection of all the meta narratives, central thought systems, great strategies, power centered thought forms and their activity style are mostly direct democratic. These movements don’t form hierarchic, symmetric, programmatic, organized (with parties-syndicates) and disciplinary structures. Although the solidarist morality and the collective activity of the movement emerged with the Gezi resistance may not be possible to transform into a conscious perception and a political leadership in a short term, it is obvious that this will create an important political experience in terms of the formation of the new revolutionary wave that could rise worldwide.