Türkiye 1980 sonrasında önce Milli Görüş partilerinin, ardından çekirdeğini bu gelenekten politikacıların oluşturduğu muhafazakâr kimlikli Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP)’nin yükselişinin sahnesi oldu. Refah Partisi’nden başlayarak muhafazakâr siyasi akım, diğer aktörlerden kendilerini ayırt etmek için ahlaki vurguları öne çıkarmıştı. Muhafazakârların temel iddiaları arasında, manevi değerlerin korunması bulunmaktadır. Oysa muhafazakârların yönetiminde siyasal ahlak düzleminde Türkiye’nin daha yüksek ahlaki standartlara ulaştığı ve daha erdemli hale geldiğine yönelik işaretler oluşmamıştır. Siyasal muhafazakârlaşma, daha ahlaklı bir toplum ya da siyasal işleyiş düzeni oluşturmaya yetmemiş görünmektedir. Bu makalede muhafazakârların siyasal ahlak standartlarını yükseltme iddialarında neden başarısız olduğu sorusuna cevap verilmektedir.
After 1980, Turkey became a scene of rise of first the National Vision parties then conservative Justice and Development Party (JDP) whose cadre is generated by politicians coming from that tradition. Starting from Prosperity Party the conservative trend had put forward the ethical emphasis in order to distinguish themselves from the other actors. Protection of sentimental values is among the primary allegation of the conservatives. In fact, no sign was appeared in the political manners of management of the conservatives indicating that Turkey reached to an advanced ethical standards and became more virtuous. It seems that political conservativeness was not sufficient to generate more ethical community or political functioning regime. The question; why the conservatives failed in their claims on rising political ethic standards, is being answered in this article.