Bu makalede, bilişim toplumu temelinde gelişen küresel gözetim toplumlarında, bireyin güvenlik uğruna hayatının bütün mahremiyetinin izlenmesi ve denetlenmesi çerçevesinde, varoluşunun paradoksal ve ironik durumu irdelenmektedir. Güvende olmak adına, Orwell’in “1984” romanında tasvir edilen “büyük birader” tasarımında iktidar odaklarının bireyi ve toplumu denetlemesi mubah ol- maktadır. Bu bağlamda, gözetim toplumunda bireyin ontolojik paradoksal mottosu “gözetleniyorum öyleyse varım” gerçeğini kanıksamaktır. İktidar odakları, salt devlet kurumlarını içermemektedir. Neo-liberal düzenin piyasa aktörleri, “tüketim tapınaklarının” ticari kuruluşları, bireyin gündelik hayatındaki bütün mahremiyetini gözlemlemektedir. İnternet başta olmak üzere, kredi kartı, cep telefonu vb. bilişim-gözetim aygıtlarıyla birey, hayatının her alanında “Biri Bizi Gözetliyor” realitesini yaşamaktadır. Aslında tam bir küresel kapatılma içindeyiz. Foucault’un “Büyük Kapatılma” kavramından mülhem, postmodern zamanlarda küresel kapatılma hali, gözetim toplumunda otoritenin alâmeti fârikasıdır.
In this article, the paradoxical and ironic situation of the existence of the individual in the framework of monitoring and controlling the entire privacy of his life for the sake of security in the global surveillance societies developed on the basis of the information society is examined. In order to be safe, it is permissible for power centers to control the individual and society in the "big brother" design depicted in Orwell's novel "1984". In this context, the ontological paradoxical motto of the individual in the surveillance society is to take for granted the fact that "I am being watched, therefore I am". Power centers do not only include state institutions. The market actors of the neo-liberal order, the commercial establishments of the "temples of consumption" observe all the privacy of the individual in his daily life. Internet, credit card, mobile phone, etc. With information-surveillance devices, the individual experiences the reality of "Biri Bizi Gözetliyor" in every aspect of his life. In fact, we are in a complete global lockdown. Inspired by Foucault's concept of the "Great Confinement," the state of global confinement in postmodern times is the hallmark of authority in the surveillance society.