Gezi Parkı hadiseleri bir dizi siyasi hamle sonrası toplumda “özel hayata müdahale edildiği” algısının kışkırtılması ile ortaya çıkmış bir “patlama” halidir. Gerçekte bu hadiseler siyasi iradenin kendi ötekisini oluşturmak adına topluma “sosyal mühendislik” dayatmasıdır. Gezi Direnişi bir dizi siyasal hakkın talep edilmesini gündeme getirdi. Bu talepler 20. yüzyılın ideolojik tutum ve partilerinin hâkim olduğu Türk siyasal hayatına da bir uyarı niteliği taşımaktadır. Gezi Direnişi, 20. Yüzyıla ait sınıfsal tabakalaşma ezberlerini de bozmuştur. Gezi hadiseleri, kent içi sınıflaşmanın varlık bulduğunu ortaya çıkaran önemli bir dönüm noktası oldu. Bununla klasik Marksist sol’un proleter sınıf/burjuva çatışması tezi de aşılmaktadır. Gerek sol/sosyalist düşünce ve gerek ise İslamcılık açısından materyalist tarih tezini aşan bu olgu, yeni sınıf analizlerine imkân verecektir.
The event of Gezi Park is an “explosion” that has occured as a result of the provocated perception such as the “intervention to the individual life” due to a series of political attempts. In fact these events are a “social engineering” by the political will in order to create its own other. Gezi Resistance brought forward the request of several political rights. These requests are a warning to the dominant ideological attitudes and parties of the Turkish political life seen during the 20th century. Gezi Resistance also distorted the classical understanding of the class stratification of the 20th century. Events of Gezi became an important landmark that revealed the existence of an inner city stratification. This is a transcending of the classical Marxist thesis of the conflict of the class struggle between proletarian and bourgeois. This fact which gets beyond the materialist thesis of history will open the way to new class analyses both for the leftist/socialist thought and Islamism.