Deprem, sadece fiziksel doğa olayı değil, aynı zamanda insan ve toplumların hayatlarını doğrudan etkilediği için sosyolojik bir olgudur. Depremin oluşturduğu travmatik kaos ortamında birey, yaşadıklarını ve başına gelenleri anlamlandırma ihtiyacını duymaktadır. Kendini, hayatını ve toplumu sorgulama bağlamında, depremin nedeninin bireylerin işlediği günahlardan dolayı, ilahi adalet olarak Tanrı tarafından verilen bir ceza olarak algılamaktadır. Bu açıklama, pozitivist paradigma bağlamında belki bir anlam ifade etmemektedir. Ancak, hermeneutik (yorumlayıcı) paradigma bağlamında bir anlamı vardır. Yorumlayıcı paradigma, insanların kendi toplumsal gerçekliklerini nasıl anlamlandırarak inşa ettiği üzerinde durur. Depremi anlamlandırmanın teolojik ve metafizik açıklanması da önemlidir. Bu yazıda, depremi anlamlandırmanın sosyal psikolojik ve sosyolojik boyutu irdelenmektedir.
An earthquake is not only a physical nature event but also a sociological phenomenon as it directly affects human and societies’ lives. An individual, in the traumatic chaos occasion created by an earthquake, needs to make sense of what happened. In terms of questioning himself, his life and society, he perceives the earthquake as a poetic justice of punishment from God due to the sins committed by individuals. This explanation does not make any sense in terms of positivist paradigm. However, it makes sense in hermeneutics (interpretative) paradigm. Interpretative paradigm focuses on how the people make sense and build their own social realities. The theological and metaphysical explanation of the earthquake is also important. In this paper, the social-psychological and sociological dimensions of explaining earthquake are analysed.