19. yüzyıl ütopyaların ideolojilere, 20. yüzyıl ise ideolojilerin siyasal rejimlere dönüşümleriyle öne çıkmıştır. Ütopyalar ideolojilere, ideolojiler ise siyasal sistemlere dönüşürlerken birtakım değişimler geçirseler de neticede bir şekilde gerçeklikte yansıma bulmuş olmaktadırlar. Söz konusu yansımaların toplumsal refah anlamında bekleneni verememesi, 20. yüzyılda ideolojilerle birlikte ütopya yazımının da çıkmaza girmesine yol açmıştır. Böylece 20. yüzyıl -ütopyaların aksine- gerçekleştirilmesi değil, kaçınılması önerilen karanlık toplum yapıları betimleyen distopya yazımını ortaya çıkarmış, distopyalarda belli ideolojik rejimler ve onların gelecekleri hedef alınmıştır. 21. yüzyıla girilirken -distopyaların hedef aldığı ideolojilerden- sosyalizm toplumsal, kültürel, ekonomik ve siyasal yaşamdan büyük ölçüde uzaklaştırılmış olsa da kapitalizm bütün bu alanlarda halen hegemonyasını sürdürmektedir.
The 19th century came to the fore with the transformation of utopias into ideologies, and the 20th century with the transformation of ideologies into political regimes. While utopias are transformed into ideologies and ideologies into political systems, although they undergo some changes, they eventually find a reflection in reality. The failure of the aforementioned reflections to deliver what is expected in terms of social welfare has led to a deadlock in utopian writing along with ideologies in the 20th century. Thus, the 20th century has revealed the dystopia writing, which describes the dark social structures that are not recommended to be realized, but rather avoided, and certain ideological regimes and their futures are targeted in dystopias. While entering the 21st century, although socialism has been largely removed from social, cultural, economic and political life-one of the ideologies targeted by dystopias-capitalism still maintains its hegemony in all these areas.